22 Eylül 2009 Salı

Ada'nın son günleri ! Sonbahar yüzünü gösterdi










Ada okulların açılması ve akabinde yağmur fırtına ve ürpertici serinliklerin başlamasıyla,ıssız ada olmaya doğru ilk adımları attı !!
Ada 'nın ıssız olmasıyla bir sorunum yok bizim gibi çok yoğun ve insanlarla çalışanların bazennnnn zennnn zennnnn zennnnn yapayalnızlığa ihtiyaç duyduğu ve ıssızlıkla dinlediği çok doğaldır....

Hüzünle kapanmış perdeler güneşlikler sıkı sıkı kilitlenmiş kapılar ve bavullarla eşya taşıyan insanların vapur ve deniz otobüslerine akın etme durumu iyice ayyuka çıktı birazdan o da durulacak ada sessizz,sakin bomboş kalıcak. Şehirhatları da kış tarifesine geçti kimbilir günde 3 garip saate vapur koyacaklar ve biz Istanbul 'a gidince dönemiyeceğiz ya da vapur kaçırırsak burada mahsur kalacağız ! Aslında bu konuyu açmışken serzenişte bulunmak çok doğru olacak !!
:Hayret birşeydir ki yıllardır bu adalarda yaşayan ya da tatil yapan insanlar var fakat nedense hiç herkese uygun vakitlerde vapurlar yok ! Bütün yaz mülteci gemilerine benzeyen istiap haddini 200 misli aşmış tehlike sularında yüzen vapurlar gidip geldiler, binemedik.
Kıyı da kaldık hani ancak sonuna susamış normal bir ananın evladı biner onlara ! Battı batıyor.

Deniz otobüsleri deseniz bütün adalara uğradığından Büyükada Heybeli yapıyor ve neredeyse doluyor Burgazdan sonra Kınalıya da yanaşınca 5 10 kişi biniyor gerisi karada kalıyor o zaman adanın adını, ALcatraz by IDO diye değiştirmek daha doğru geliyor bana hemen.

Sabah erken işiniz varsa adadan gidince yetişemiyorsunuz.Adada yaşıyorsanız doğaya kaçmış ya da çalışıyor olamazsınız ekabir 9 da 10 da işte olacağınız şekilde yaşayın patron olun demek istiyorlar.
Dia bu sene açılmasaymış 2 ye katlanmış fiyatlarıyla ada Beverly Hills komplexine kapılmış herşeyi ateş pahasına kazıklayan esnaf cenneti olmaya devam edicekmişti. Allahtan Dia açılmış herkes bi çeki düzen vermiş o garip uzay irtifasındaki etiketlerine.
Gece de kışın 23.00 yazın 12.00 dan sonra adaya dönmeye imkan ihtimal yok haaa deniz taksi demeyin onlar herzaman Boğaziçi seferlerinden pruvalarını ve kıçlarını kaldırıp size doğru hiç gelemiyolar !
Bütün bunlardan bahsetmek değildi aslında niyetim fakat bugün sırf bu kötü organize olmus ve yetersiz servislerinden dolayı ilk defa yani -- 1992 senesinden beri--işime gidemedim kaçırdım !!!!!!
Denizotobüsü kapıları Adanın iskelesine yanaşmasınadan 10 dk önce gittiğimde kapanmıştı ve dışarıda sinirli ve çaresiz bir kalabalık vardı bir kadıncağız cayır cayır yana yakıla ağlamaklı -ne olur diyordu anneciğim deniz otobüsünde ama ben Amerikaya uçuyorum uçağımı kaçırırım o çıksın bari ben geçeyim kadıncağız beni geçrimek için geliyordu ben burada kaldım ne olur ..
Bir adam elinde belgeler ne olur geçmem gerekiyor diyordu çocuklar kuzenleri camın diğer taafında kaldığı için birbirlerine camarkasından çok da ciddiyetini anlamadıkları bu insanlara yoklarmış gibi davranılması sırasında oyun oynuyorlardı.
Allahım kendimi gerçekten çok garip hissettim benim önümde ağlayan bağıran bayılan bunca insan varken ben kendi işimi daha önemli görme hakkını bulamadım kendimde : Turistlerim başlarında grup başkanları da olduğu halde havaalanına götürüleceklerdi ve paralelimdeki rehberler havaalanına kendi gruplarını götüreceklerinden vicdanım rahat olabilirdi yapacağım tekşey acil acentada operasyondan sorumlu arkadaşı bulup başlarına birini yollamalarını sağlamaktı şehirlerarası bir uzaklıkta da değillerdi ve şansım da varmış ki acentede görevli bir sekreter o sırada otelde bulunuyordu daha neydi. Hemen kaptana da telefon açtım o sokağa nasıl girebileceğini dönülecek yer oldugunu-bunu daha önceki günlerde zaten araştırmıştım-müşterileri valizleriyle yürütmeden arabaya yükleme yapabileceklerini falan filan açıkladım.
Çaresiz ayrıldım oradan- şu aslında ek seferler denen istiap hadleri aşınca eklenen işte o ek seferleri kime koyduklarını düşünerek.
Kulübe doğru yürürken ada meydanında sonbaharın kedi yavrularından bir demet gördüm kendi kendime - şimdi herkes Istanbula dönecek ve bu yavrucaklar aç açına kalacaklar umarım birbirlerini yemek zorunda kalmazlar dedim..Sanırım çok acı ve kötümser düşünüyorum ama açlıktan daha önce ölenleri, kalanlar yemek zorunda olabiliyor çünkü nedense hiç geçen seneki o tüylü güzelim hayvanlar bir daha bulunamıuyor. Gerçi koşturanı uğraşanı mama getireni var aslında adanın hiç yok değil ama yetmiyor işte !
Bir sürü de martı yavruları damlardan düşüp düşüp kıyılarda uçabilecekleri günü beklerken tacize uğrayıp sakatlanıp savaşı kaybediyorlar !!!

Evvelki gün - Pazar günü Istanbulun çarpık yapılaşmasının bozamadığı manzaraya doğru[yani Boğaz tarafı hani denizin ortasında inşaat yok- dönmüş Alex ile keyifli bir seyir ve de sohbet halindeydik; şeytannnnn azapta gerek--- bir martı gördük suda oturuyordu öyle diyorum çünkü yüzmeye çalışsada başaramıyor ve sürükleniyordu hızla Kumluk Plajının oldugu yöne doğru , plajın güvenli yüzme sınırı olan dubacıklara doğru gidiyordu-bu dubacıkların adı neydi hani yüzme kulvarlarını onlarla ayırırlar neyse :Biz heyecanla belki oraya takılır acaba gerçekten yüzemiyor mu diye anlamaya çalışırken aslında üstünde 10larca martının bağırarak uçtuğunu görünce onun potansiyel bir kayıp olduğunu, acıyla anladık.
O sırada bu gözleme, kulüpten bir arkadaşımız da katıldı ve hayvancağızın o dubalara takılmadan hızla sahile, ama ondan önce iskelenin duvarlarına doğru yaklaşacağını farkedip koştuk,kulübün diğer tarafına geçtik Allahtan o iskeleye açılan kapı kilitli değildi güvenlik görevlilerini beklemek çok kötü olurdu.
Arkadaşımız yönetim kurulunda da oldugu için kulüpteki görevli elemanlardan kepçe getirmelerini istemek için telefon açıyordu ama burada gsm ler çekmiyor!!!
Offfffffffff çok stressliydi ;biz kaygan iskeleye çıktığımızda martı yokolmuştu karnıma ve boğazıma yapışan yumruk biraz gevşedi çünkü sol tarafına geçmişti iskelenin ama aslında bu akıntının hızlandığına işaretti ve hala görevli bulunamamıştı of Tanrımdı..

Bir de çok eksikti gibi yan tarafta futbol oynayanların meşin topu uçup hayvanın yanına çaaat diye düşmezmi,, ayrı bir terör de öyle yaşadık o sıra da ben bir kova buldum bununla çekelim alalım sopa bulun itelim diye Alex Tolga hepimiz koşturuyoruz..
Çocuklar da topları için icatlar yaratıyorlar ve belki de olumlu bir işbirliği olur diye iyi tarafından bakmaya başlamıştım ki, iskele ve dalga kıranın bittiği yerde, dalgaların kıyıya vururken kırıldıgı yerde, betonun altı boştu ve tam önündeki 50 cm enindeki sahile çıkarken hayvancağız tuzağa düşmüş gibi betona çakılıcaktı ya da altına girip boğulucaktı.
Aptalca bi panik vardı. birimizin elinde hala telefon koşarken zavallım kıyıya ulaştı, ayağa kalkmaya hacet kalmadı kocaman bir dalga onu tepetaklak etti ve önce betonun altına doğru girdi, cakılların üstündeyken ayağa kalkmaya çalıştı, tekrar güçsüz kaldı ve suya kapıldı ve dalgayla birlikte geri çekilirken, yani kıyıdan uzaklaşırken ters döndü suyun içinde- suya mı atlasaydık ama atlanacak derinlikte yoktu- iğrenç bir durumda hayvancaaz debeleniyor, kıvranıyordu, kanatları da açık ve suyun içinde ne yapacaktık.
Görevlinin telefonu kapalı çıkıyordu kimbilir o da yakında belki de demin oldugumuz yerdeydi de telefon çekmiyordu.
Futbol oynayan çocuklar sopalarla toplarına ulaşmaya çalışıyolar karmaşa ortamı ben öbür plaja koştum aslında oradan denize girebileceğim bir yer bulmak amacım.
Alex bana kepçe lazım çok fena başka çare yok diye bağırdı o saniye Allahım ne olur kepçe bulayım dedim ve o da ne!?? çöplerin uçuştuğu yerde dibimde yerle bir olmuş bir kepçe !! inanılmaz bir doğallıkla kapıp Alex e al demem 1 saniye sürmedi o bir salise şaşırmış baktı onu tuttum sıkıca denize uçmasın diye, çünkü kepçe ile uzanması gerekecek bir mesafe vardı of tanrım hayvancağıza zarar vermeden onun o kepçeye girmesi imkansız gibiydi ve bu bir türlü olamazken, koca bir dalga daha geldi kıyıya çakılma tehlikesi bu kez boynu aşağıda kıvranan martıcığa çok fena kaçınılmaz son olacakken , kepçeyi dalgayla hızla martının kıyıya vuracağını anlayıp duvarın önünde tuttu ve hop içine girdiği anda yukarı kaldırdı ,delik!!!aman yaaa bu kepçe delik ! Kepçenin altını elle yakalayıp duruma hakim olduk !Biz diyorum ama Alex demeliyim...Buz gibi olmush yavrucak koşa koşa sıcak depo odasına götürdük havluya sardık ben koştum eczaneye d ve b vitamini aldim hayvancağızı kuruttuktan sonra içirdimve sonra huzurla palamutları jülyen kıydık ve bir iki tane elimi ısırırken gagasının ortasından içeri tıktık !!!
Aylin fön makinesini paylaştı bizimle sayesinde onu iyice kuruttuk sıcak rüzgar çok hoşuna gitti !



2 gündür bizimle ve yemek yemeğe alıştı fakat çok yiyince kusuyor !!! üstüne su içiyor bugünde yürümeye başladı ayakta duramıyordu ALex i görünce genel olarak ağzını açıyor sanırım -dün ben bütün gün çalışırken onu daha çok benimsemiş !!!
E ne yapalım bugun biraz güneşlendi kanat çırptı ayakta durdu biz çok ümitliyiz umarız martı MArtina !! paçayı yırtıcak ........



Şu an Berjerlerimizi koskoca ışıl ışıl bir pano gibi görüne İstanbul'a çevirdik kucaklarımızda battaniye yerine sıcak laptoplar sıcak cappuccinomuz tatlımız yazıyoruz çiziyoruz.

Bir de şu kıyıya 10 metre yakından geçen gırgırla balık avlayan pis tekneler olmasa !!! Kıyıdaki bütün yuvaları yavruları avlıyorlar memleketimize bütün dünyanın doğasına olmadık kötülükleri yapıyorlar şu dubalar kalkınca 2-3 metre derinlik ve yakınlığa gelirler kimbilir kimden ve hangi üst!!!!mevkiden buldukları cahil yüzle!
Adanın 300 m yakınına ve çevresine mayın döşeyesim var Yavuzcan ve Midillican istiyorum !!

Sevgiyle,saygıyla ,









Hiç yorum yok: