19 Kasım 2009 Perşembe

Arabasından sokağa fütursuzca portakal kabuklarını mütemadiyen atıp duran kadın !!

Posted by PicasaGeçen gün Acıbadem Caddesinden aşağıya doğru iniyoruz bir kadın arabanın arka koltuğunda oturuyor ve soydugu meyvelerin kabuklarını camdan aşağıya bırakıveriyor ne kadar rahat !

Bu görüntü beni nerelerden nerelere götürdü,savurdu yerlere vurdu.
Önce gidip bağırmak çağırmak istedim ona - Sen nerede yaşadığını sanıyorsun ? Burası babanın çayırı mı burası şehir Belediye var ,çöpleri atmanız için çöp sepetleri konteynerleri var ,kalk çabuk pisliğini topla çöpe at kadın . diyecektim ona
Yanımda arkadaşım ve ortaokula yeni başlamış oğlu var oğlan da çok yadırgadı düşünsenize aile eğitiminde ya da kendi oturdugu semtte ve okulunda gördüğü öğrendiği şeylerden farklı bir durum sanki aynı ülkede değiliz.O da tepki gösterdi o çöpleri toplayıp kendi arabasına atıcam görsün ne demekmiş dedi ! En radikal ve mesaj içeren çözüm bu olurdu aslında ama insanlar belli mi olur artık çok çeşitli kültürlerin birbirine saygı göstermeden yaşadığı bir yer olan metropolitik köy birleşkeleri İstanbulum da para,iman ve silah kimde var belli olmuyor.
Pısırıklık oluyor gibi görünse de evladımızı korumak adına yok yok dedim ben resmini çekip en azından bir yerde ilan etme şansına sahip olayım umarım utanç bilinci olan insanlardır.
Bu portakallarını yiyip herhalde 1 kilo kabuk var orada arabanın dibine bırakmış öyle rahat kişilik laf etsen anlamayadabilir !!
Yine de bu durumlarda şahısları suçlayamıyorum daha üst bir güçolmalı-illa asker gerkmiyor ya
güzel bir ceza kamuya açık alanları kirletme adı altında !
Biz daha restoranımızın dibine kendi çöplerini koyan diğer restorancılarla uğraş halindeyiz ve onlara da kimse ceza kesmiyor!!
PAra vermek yerine çöpünü yanında taşıdığı torbaya atmayı öğrenir insanoğlu !!!!Gelecek nesilleri sebebini bilmeden çöplerini kutuya atar işte tertemiz bir gelecek ;:-))
Köyden kente göçte kaybolan insani değerlerin karışan usüllerin yarattığı en acı farklılıklardan biri de bu herhalde dedim kendi kendime .

Bundan, insanların yöresel alışkanlıklarını gözönünde bulundurarak bir çıkarım elde edebilir miyiz:
Yani sokakta yürürken çöpünü yere atanlar yüzde olarak köy kökenli midirler!?Yooo orada da öyle herşeyi yere atamazsın ya !?
"Köylü yurdun efendisidir" özlü sözündeki köylü kendi yerindeki toprağındaki adamdır oranın efendisidir İstanbula göç ettikten sonra kendini kaybeden terk derdi geçim olan adam artık köylü de değildir efendi de çok acı .
Adam kendi canım memleketinden kaçmak, uzaklaşmak , koca şehrin dışında kanalizasyon derelerinin arasında hergün kaçak elektrik alıcam diye çarpılma ve çarpık kalma tehlikesiyle ,çöplerin arasında yaşamayı göze alacak kadar İstanbul'a göç etmek zorunda kalır?

İyi ve masum köylerinden çıkıp kente gelene kadar 40 kere maruz kaldıkları daha önce göçetmişlerin kötülükleriyle kötülük öğrenip bozularak geliyorlar buraya aslında pırıl pırıl iyiliklerini yardımseverliklerini saflıklarını getirmeliler gibi görünüyor ,çok acı .

Bende köyde yaşadım biliyorum, böyle organik bir atık doğaya zarar vermez aksine meyve kabuklarını güneşte kurutun kışın sobanızı tutuştururken kullanın mis gibi de koku yaysın occitane' dan tütsü almaya gerek yok :-) ya da bahçenin bir kenarında toprak çukur kaz, içine at biriktir karıştır gübre yap, funda toprağı yap sonra da çiçeklerin sebzelerin diplerine boca et
Tüm bunlar yapılmasa bile toprağın üzerine atılmış meyve kabuğu çok kısa sürede buharlaşır çürür kuşa karıncaya yem olur toprağa da meyve suyu olur biter !!

Gerçek köylü hani o Atatürk'ün efendimiz ilan ettiği köylü vatanını toprağını sever ve korur ,aynı toprağı ve onun üzerinde bulunduğu çevreyi temiz tutar. Tabi sosyal ve ekonomik olarak sadece Atatür devrinde köylü rahat etti enstitüler ve onların kazanımları fakat sonra yine kapatıldılar ve Anadolu karanlık çağına geri döndü !?
Biliyorum hem küçükken Ege'de bir kasabada yakın zamanda ise Kapadokya'da bir kasabada yaşadım köylüm oradayken her zerzevattan birşey yapıyo !!!
Ayrıca doğasever açılardan bakınca şehirli olmak değil köylü olabilmek daha ayrıcalıklı ve güzel birşey aslında hele bozulmamış bir doğanın suni ürünlerin kullanılmadığı bir toprağın köylüsü olmayı ben şu anki hayatıma tercih ederim !

Keşke bütün Türkiye hani en azından % 90 ı köylü olsa ,çiftçi olsa milletçe çok pozitif üretken ve neşeli oluruz diğer bütün memleketlerii de kıskançlıktan çatlatırız onlarda olmayanbu kadar çok taze sebze meyve baklagil i onlara çatır çatır satarız niye olduğumuzdan farklı sektörlerde debelenip batıyoruz ki köylü olalım ,başkasının kapıcısı olacağımıza kendi efendimiz kendimiz olalım !

Şehir ise zordur :şehircilik olmalıdır herşey önceden ölçü biçip projelendirilip inşa edilmelidir doğaya da saygı gösterirmiş gibi yapıp binalar her yeri sarar. Şehircilik Mö.2000 de Hititler zamanında başlasa da bugünkü anlamda MÖ.9. yy İzmir Bayraklı'da ilk örneklerine rastlanmıştır.
6 yy dan itibaren şehir planlamacısı Hippodamos'un yarattığı Kuzey-Güney\DOğu -Batı birbirine dik ve paralel ızgara plan, bugünkü tüm modern ve önemli şehirlerde hala uygulanması ayrıcalık olan bir plandır !
Ankara ,Atatürk'ün başkent olarak kurdurttuğu yeniden yarattığı bir modern cumhuriyet kenti olarak mesela bu plana oldukça sadık bir örnek.
Şehirde rahat caddeler sokaklar, parklar ,bahceler, meydanlar,sosyal,sıhhi tesisler olur genelde hepsi asfalt beton üzerinde yükselir belli bir düzen olmazsa çöker.
Demekki şehir de ne yapacağız ? Rahat etmek için kurallara uyacağız ,biz kafamızı üretici olmaya pozitif olamya harcarken bizim için rahatımız için hazırlanmış kurallara uyacağız ki herşeyi düşünmeden konsantrasyonu kaybetmeden yapmamız gerekenlerde kalalım.
Ben değil sokağa çöp atmak denize çöp atanlara iyice deliriyorum .geçen gün bir balık aldık içinden karides çıktı sıkça olur bu , en son kocaman bir kalamarın içinden miniminnacık bir ahtapot çıktı denize çöp atanlar yüzünden o balıklardan birinin içinden çöp!! de çıkabilir !
Sonuçta kim zararlı !??Biz ...
Şehirlerde bu kadar çok adam birarada daha çok para kazanmak ve yüksek yaşam standartı için yaşıyorsak burayı paylaşıyorsak kendi kendimizi kendi pisliğimizle zehirlememeliyiz değil mi ama?
Çok dikkatli olmalıyız yüzlerce iflas alarmı veren doğa,küresel ısınma,ozon tabakası genetik saçmalıklar hepsi bizim yaptıklarımızın sonucu olarak bizi negatif etkileyen şeyler.
O sebeple bırakın yere çöp atmayı çöplerimizi bile çok dikkatli atmalıyız :
Atmadan önce çok masum görünen bazı şeyler sonradan korkunç bir mayına dönüşebilir:
Çok dikkatli atmamız gerekenler :
Piller, organik atıklar,kağıt,metal ve camlar ve atık yağlar !
Piller doğaya çok zararlı onları kesinlikler ayırıp sadece piller için olan atıklara ulaştırmalıyız,metal ,cam,karton,kağıtları plastikleri de ayırın Belediye artık haftada bir kapı kapı dolaşıp topluyor evdeki kızartma yağlarınızı ne çöpe ne tuvalete dökmeyin belediye atık yağ toplama var bir bidonda toplayın ufak bir bidonda onları da gelip alsınlar bio yakıt mı yaparlar ne yaparlarsa yapsınlar onlar şu hala yaşayan % 30 u ile hergün binlerce açı doyuran denizlerimize dökülmesin !
Öyle yapmazsan korku filmi devam eder :
Bir çöp kovanızı hayal edin iğrenç di mi içine neler attınız?
Hele o yemeklerle çiviler,kırık camlar bir araya atılırsa o çöpleri karışırıp bir lokma karınlarını doyuracak olan sokak hayvanları ve insanlarını düşünün: yemeği yutarken bütün boğazı ağzı kesiliyor, kanıyor, enfekte oluyor bir çok mkrop hastalık ! Yazık değil mi ?yanmış yağlara bulanmış bir lokmaa ekmeği yiyen bi kuş gelse kafanıza etse milli piyango biletçisine mi hastaneye mi gitmeyi tercih edersiniz? pillerin asitlerini hidrojen zamazingoxitlerini saldığı bir çöpten beslenen kediciği sevemeyiz ,sokak çocuğu onları çöpten kağıt ayıklarken mıncıklarsa sonra elini ağzına götürürse sonra size selpak ya da ciklet satarsa vay halinize? HAdi hiç rastlaşmadınız hasta ciğerleriyle yere tükürse siz ona bassanız paçanızı düzeltirken elinize deyse,arabanıza bindiniz saç tokanız araba paspasına düştü o bastıgınız pisligi arabanızın paspasına getirdiniz eliniz tokayı ararken o paspasta ne varsa elinize yapıştı tokayı takarken ucuna dişinize takıp araladınız hadi bakalım.
O çocuğu kim hasta etti,kendi pisliğimizi evin dışına attık kurtulduk mu????

Sadece kendimizi düşünür gibi yaparken başkalarını da düşünmeyi ihmal etmeyin ! Başkalarını düşünün ki başkaları da başkalarını düşünmeyi biraz öğrensin !
Ben demiyorum ki insanlar başkalarını düşünmekten kendi işlerini yapamaz olsunlar; hayır kesinlikle öyle değil!!
Benim söylediğim :
Bu dünyayı milyarlarca insanla paylaşıyoruz, şu gökyüzünden oksijenden hava sırayla hepimizin akciğerine giriyor, soluyoruz yani ütopik gibi görünsede en azından hava kardeşiyiz, bazıları da toprak kardeşimiz aynı topraktan besleniyoruz.

Yani yediğimiz içtiğimiz kabı temiz tutmak diyorum kabaca ve çevremizi kendimizi sevdiğimiz için düşünmek insaniyet !


:Yaa bir akşamüstü şu minik masum kırmızı arabanın penceresinden sokağa meyve kabuğu atan düşüncesiz yaratık beni nerelere götürdü ne acıları deşti !

Sevgiyle ve bilinçle ,

Yudumiq

22 Eylül 2009 Salı

Ada'nın son günleri ! Sonbahar yüzünü gösterdi










Ada okulların açılması ve akabinde yağmur fırtına ve ürpertici serinliklerin başlamasıyla,ıssız ada olmaya doğru ilk adımları attı !!
Ada 'nın ıssız olmasıyla bir sorunum yok bizim gibi çok yoğun ve insanlarla çalışanların bazennnnn zennnn zennnnn zennnnn yapayalnızlığa ihtiyaç duyduğu ve ıssızlıkla dinlediği çok doğaldır....

Hüzünle kapanmış perdeler güneşlikler sıkı sıkı kilitlenmiş kapılar ve bavullarla eşya taşıyan insanların vapur ve deniz otobüslerine akın etme durumu iyice ayyuka çıktı birazdan o da durulacak ada sessizz,sakin bomboş kalıcak. Şehirhatları da kış tarifesine geçti kimbilir günde 3 garip saate vapur koyacaklar ve biz Istanbul 'a gidince dönemiyeceğiz ya da vapur kaçırırsak burada mahsur kalacağız ! Aslında bu konuyu açmışken serzenişte bulunmak çok doğru olacak !!
:Hayret birşeydir ki yıllardır bu adalarda yaşayan ya da tatil yapan insanlar var fakat nedense hiç herkese uygun vakitlerde vapurlar yok ! Bütün yaz mülteci gemilerine benzeyen istiap haddini 200 misli aşmış tehlike sularında yüzen vapurlar gidip geldiler, binemedik.
Kıyı da kaldık hani ancak sonuna susamış normal bir ananın evladı biner onlara ! Battı batıyor.

Deniz otobüsleri deseniz bütün adalara uğradığından Büyükada Heybeli yapıyor ve neredeyse doluyor Burgazdan sonra Kınalıya da yanaşınca 5 10 kişi biniyor gerisi karada kalıyor o zaman adanın adını, ALcatraz by IDO diye değiştirmek daha doğru geliyor bana hemen.

Sabah erken işiniz varsa adadan gidince yetişemiyorsunuz.Adada yaşıyorsanız doğaya kaçmış ya da çalışıyor olamazsınız ekabir 9 da 10 da işte olacağınız şekilde yaşayın patron olun demek istiyorlar.
Dia bu sene açılmasaymış 2 ye katlanmış fiyatlarıyla ada Beverly Hills komplexine kapılmış herşeyi ateş pahasına kazıklayan esnaf cenneti olmaya devam edicekmişti. Allahtan Dia açılmış herkes bi çeki düzen vermiş o garip uzay irtifasındaki etiketlerine.
Gece de kışın 23.00 yazın 12.00 dan sonra adaya dönmeye imkan ihtimal yok haaa deniz taksi demeyin onlar herzaman Boğaziçi seferlerinden pruvalarını ve kıçlarını kaldırıp size doğru hiç gelemiyolar !
Bütün bunlardan bahsetmek değildi aslında niyetim fakat bugün sırf bu kötü organize olmus ve yetersiz servislerinden dolayı ilk defa yani -- 1992 senesinden beri--işime gidemedim kaçırdım !!!!!!
Denizotobüsü kapıları Adanın iskelesine yanaşmasınadan 10 dk önce gittiğimde kapanmıştı ve dışarıda sinirli ve çaresiz bir kalabalık vardı bir kadıncağız cayır cayır yana yakıla ağlamaklı -ne olur diyordu anneciğim deniz otobüsünde ama ben Amerikaya uçuyorum uçağımı kaçırırım o çıksın bari ben geçeyim kadıncağız beni geçrimek için geliyordu ben burada kaldım ne olur ..
Bir adam elinde belgeler ne olur geçmem gerekiyor diyordu çocuklar kuzenleri camın diğer taafında kaldığı için birbirlerine camarkasından çok da ciddiyetini anlamadıkları bu insanlara yoklarmış gibi davranılması sırasında oyun oynuyorlardı.
Allahım kendimi gerçekten çok garip hissettim benim önümde ağlayan bağıran bayılan bunca insan varken ben kendi işimi daha önemli görme hakkını bulamadım kendimde : Turistlerim başlarında grup başkanları da olduğu halde havaalanına götürüleceklerdi ve paralelimdeki rehberler havaalanına kendi gruplarını götüreceklerinden vicdanım rahat olabilirdi yapacağım tekşey acil acentada operasyondan sorumlu arkadaşı bulup başlarına birini yollamalarını sağlamaktı şehirlerarası bir uzaklıkta da değillerdi ve şansım da varmış ki acentede görevli bir sekreter o sırada otelde bulunuyordu daha neydi. Hemen kaptana da telefon açtım o sokağa nasıl girebileceğini dönülecek yer oldugunu-bunu daha önceki günlerde zaten araştırmıştım-müşterileri valizleriyle yürütmeden arabaya yükleme yapabileceklerini falan filan açıkladım.
Çaresiz ayrıldım oradan- şu aslında ek seferler denen istiap hadleri aşınca eklenen işte o ek seferleri kime koyduklarını düşünerek.
Kulübe doğru yürürken ada meydanında sonbaharın kedi yavrularından bir demet gördüm kendi kendime - şimdi herkes Istanbula dönecek ve bu yavrucaklar aç açına kalacaklar umarım birbirlerini yemek zorunda kalmazlar dedim..Sanırım çok acı ve kötümser düşünüyorum ama açlıktan daha önce ölenleri, kalanlar yemek zorunda olabiliyor çünkü nedense hiç geçen seneki o tüylü güzelim hayvanlar bir daha bulunamıuyor. Gerçi koşturanı uğraşanı mama getireni var aslında adanın hiç yok değil ama yetmiyor işte !
Bir sürü de martı yavruları damlardan düşüp düşüp kıyılarda uçabilecekleri günü beklerken tacize uğrayıp sakatlanıp savaşı kaybediyorlar !!!

Evvelki gün - Pazar günü Istanbulun çarpık yapılaşmasının bozamadığı manzaraya doğru[yani Boğaz tarafı hani denizin ortasında inşaat yok- dönmüş Alex ile keyifli bir seyir ve de sohbet halindeydik; şeytannnnn azapta gerek--- bir martı gördük suda oturuyordu öyle diyorum çünkü yüzmeye çalışsada başaramıyor ve sürükleniyordu hızla Kumluk Plajının oldugu yöne doğru , plajın güvenli yüzme sınırı olan dubacıklara doğru gidiyordu-bu dubacıkların adı neydi hani yüzme kulvarlarını onlarla ayırırlar neyse :Biz heyecanla belki oraya takılır acaba gerçekten yüzemiyor mu diye anlamaya çalışırken aslında üstünde 10larca martının bağırarak uçtuğunu görünce onun potansiyel bir kayıp olduğunu, acıyla anladık.
O sırada bu gözleme, kulüpten bir arkadaşımız da katıldı ve hayvancağızın o dubalara takılmadan hızla sahile, ama ondan önce iskelenin duvarlarına doğru yaklaşacağını farkedip koştuk,kulübün diğer tarafına geçtik Allahtan o iskeleye açılan kapı kilitli değildi güvenlik görevlilerini beklemek çok kötü olurdu.
Arkadaşımız yönetim kurulunda da oldugu için kulüpteki görevli elemanlardan kepçe getirmelerini istemek için telefon açıyordu ama burada gsm ler çekmiyor!!!
Offfffffffff çok stressliydi ;biz kaygan iskeleye çıktığımızda martı yokolmuştu karnıma ve boğazıma yapışan yumruk biraz gevşedi çünkü sol tarafına geçmişti iskelenin ama aslında bu akıntının hızlandığına işaretti ve hala görevli bulunamamıştı of Tanrımdı..

Bir de çok eksikti gibi yan tarafta futbol oynayanların meşin topu uçup hayvanın yanına çaaat diye düşmezmi,, ayrı bir terör de öyle yaşadık o sıra da ben bir kova buldum bununla çekelim alalım sopa bulun itelim diye Alex Tolga hepimiz koşturuyoruz..
Çocuklar da topları için icatlar yaratıyorlar ve belki de olumlu bir işbirliği olur diye iyi tarafından bakmaya başlamıştım ki, iskele ve dalga kıranın bittiği yerde, dalgaların kıyıya vururken kırıldıgı yerde, betonun altı boştu ve tam önündeki 50 cm enindeki sahile çıkarken hayvancağız tuzağa düşmüş gibi betona çakılıcaktı ya da altına girip boğulucaktı.
Aptalca bi panik vardı. birimizin elinde hala telefon koşarken zavallım kıyıya ulaştı, ayağa kalkmaya hacet kalmadı kocaman bir dalga onu tepetaklak etti ve önce betonun altına doğru girdi, cakılların üstündeyken ayağa kalkmaya çalıştı, tekrar güçsüz kaldı ve suya kapıldı ve dalgayla birlikte geri çekilirken, yani kıyıdan uzaklaşırken ters döndü suyun içinde- suya mı atlasaydık ama atlanacak derinlikte yoktu- iğrenç bir durumda hayvancaaz debeleniyor, kıvranıyordu, kanatları da açık ve suyun içinde ne yapacaktık.
Görevlinin telefonu kapalı çıkıyordu kimbilir o da yakında belki de demin oldugumuz yerdeydi de telefon çekmiyordu.
Futbol oynayan çocuklar sopalarla toplarına ulaşmaya çalışıyolar karmaşa ortamı ben öbür plaja koştum aslında oradan denize girebileceğim bir yer bulmak amacım.
Alex bana kepçe lazım çok fena başka çare yok diye bağırdı o saniye Allahım ne olur kepçe bulayım dedim ve o da ne!?? çöplerin uçuştuğu yerde dibimde yerle bir olmuş bir kepçe !! inanılmaz bir doğallıkla kapıp Alex e al demem 1 saniye sürmedi o bir salise şaşırmış baktı onu tuttum sıkıca denize uçmasın diye, çünkü kepçe ile uzanması gerekecek bir mesafe vardı of tanrım hayvancağıza zarar vermeden onun o kepçeye girmesi imkansız gibiydi ve bu bir türlü olamazken, koca bir dalga daha geldi kıyıya çakılma tehlikesi bu kez boynu aşağıda kıvranan martıcığa çok fena kaçınılmaz son olacakken , kepçeyi dalgayla hızla martının kıyıya vuracağını anlayıp duvarın önünde tuttu ve hop içine girdiği anda yukarı kaldırdı ,delik!!!aman yaaa bu kepçe delik ! Kepçenin altını elle yakalayıp duruma hakim olduk !Biz diyorum ama Alex demeliyim...Buz gibi olmush yavrucak koşa koşa sıcak depo odasına götürdük havluya sardık ben koştum eczaneye d ve b vitamini aldim hayvancağızı kuruttuktan sonra içirdimve sonra huzurla palamutları jülyen kıydık ve bir iki tane elimi ısırırken gagasının ortasından içeri tıktık !!!
Aylin fön makinesini paylaştı bizimle sayesinde onu iyice kuruttuk sıcak rüzgar çok hoşuna gitti !



2 gündür bizimle ve yemek yemeğe alıştı fakat çok yiyince kusuyor !!! üstüne su içiyor bugünde yürümeye başladı ayakta duramıyordu ALex i görünce genel olarak ağzını açıyor sanırım -dün ben bütün gün çalışırken onu daha çok benimsemiş !!!
E ne yapalım bugun biraz güneşlendi kanat çırptı ayakta durdu biz çok ümitliyiz umarız martı MArtina !! paçayı yırtıcak ........



Şu an Berjerlerimizi koskoca ışıl ışıl bir pano gibi görüne İstanbul'a çevirdik kucaklarımızda battaniye yerine sıcak laptoplar sıcak cappuccinomuz tatlımız yazıyoruz çiziyoruz.

Bir de şu kıyıya 10 metre yakından geçen gırgırla balık avlayan pis tekneler olmasa !!! Kıyıdaki bütün yuvaları yavruları avlıyorlar memleketimize bütün dünyanın doğasına olmadık kötülükleri yapıyorlar şu dubalar kalkınca 2-3 metre derinlik ve yakınlığa gelirler kimbilir kimden ve hangi üst!!!!mevkiden buldukları cahil yüzle!
Adanın 300 m yakınına ve çevresine mayın döşeyesim var Yavuzcan ve Midillican istiyorum !!

Sevgiyle,saygıyla ,









5 Mayıs 2009 Salı

Upuzun temiz hava bol yeşil bir tur daha Istanbul a inince son buldu.





Benim ülkem muhteşem bir ülke :

Her söylenene inanan saflıkta çok naif insanların ülkesi benim ülkem [ Ah tabi bazen prokovatörlerin de söylediklerine inanırlar- karışmam]

Koskoca 900 bin km kare yemyeşil , pırıl pırıl bir baharı yaşamakta şu aralar Mayıs 2009 !
Deniz kıyıları ayrı şenlikli renkli dağ tepeleri ayrı puslu duru temiz heybetli .Doğa tüm güzelliğiyle bazı yerlerde çoktan uyanmış serpilmiş serilmiş oysa bazı yerlere ilkbahar yeni gelmiş her bitkinin her hayvanın userinde bir mahmurluk !
Ah çok tatlılar sarıl yuvarlan sıkarak öp isteği uyandıran cinsten güzellikler [ e biz böyle sevmeyi biliyoruz]

Bu güzelim turun fotolarını neredeyse tek tek göstermek istedim neyse olabildigi kadarı ile karşılaşacaksınız fakat bunlar son noktalar ! Şehr-i İstanbuluma dönerken Pegasus Havayolları ile uçtuk aslını belirtmek gerekirse kişisel seçimim değil grubumuz charter muamelesi ile Adana'dan Bologna[Italia] ya uçacaktı . Onları Adana havaalanına getirdik ve grdük ki ne grup check in i mümkün ne de direk uçuşun son noktasına kadar yapılan check in !
Adamlar aynı havayolu ile Adana'dan Bologna ya ucuyorlar ve normalde valizlerini verirler ve Istanbul a indiklerinde el bagajları ile uluslarası bölüme geçer oradan direkuçaklarına giderler ve gittikleri son noktada valizlerini alırlar !
Fakat bu arkadaşlar ne yaptılar : ? Hayır valizlerinde sorun çıkıyor olmaz ,biz böyle yapmıyoruz gibisinden sebeplerle bizi bastırıp bildiklerini okudular. Böylece iç hat uçuşlarda 15 kg olan valiz izni her musteri tarafından çiğnendi ve sorun çıktı .Uluslararası check in yapsalardı 25 kg a kadar izin varmış demekki para almak için uluslararası check in yapmıyorlar ne güzel ne servisperver bir milletin havayolu bu böyle !!??

Böylece 47 tane yabancıya tek tek hayatlarında görmedikleri bir muamele yapıldı daha sonra
İstanbulda indiklerinde iç hatlardan bavullarını alan yaşları 70 ila 85 arasında değişen bu yolcular dış hatlar gidiş'e dışarıdan bavullarını çeke sürüye götürüp tekrar girmek zorunda kaldılar ayrıca zaten Adana havalanında kemerlerini ayakkabılarını çantalarını saatlerini kah kaybedip kah bularak herşeylerini video kontrol ve metal dedektöründen geçirip 1 saat de burada check in kuyrugu bekleyerek !!

Ne kadar aptalca bir uygulama ne kadar düşüncesizce 47 kişinin valizinden kestikleri kg başına 4 lira için [ 20 kg fazla çıktıysa 80 lira eder] neler kaybettiler ??


Bu adamlar ve ben dahil uluslararası uçuşlar için Pegasus adını duyunca düşüneceğiz !??
Eder 49 müşteri eksik
Arkadaşlarımıza bahsedeceğiz 49 çarpı 49 eksik müşteri
Ayrıca Sabiha Gökçen havalanında boş boş beklerken sıkıntıdan fazlasıyla yapılan --dutyfree lokum,eşarp,ipek,halı parfüm kozmetik alışverişleri !!!

Kayıplar hergun memleketin çeşitli yerlerinden kalkan bu tür istanbul bağlantılı diğer uçuşlara müşteri sayılarına ve sefer sayılarına da çarpıldığında bence Pegasus pazarlama yetkilileri
bize havadayken sattıkları 6 liralık sıcak biradan kazandıkları parayla tabii ki uçak koltuklarını da pek bakıma gönderemiyor olacaklar !!!
Ben olsam Doğuş ÇAy dan aldığım reklam paralarıyla bari koltukları yaptırırdım !??







Gerçekleri görmek için göğe çıkmak gerektiği doğru ama
Çarpık kentleşme kazıkçılık hakkını bas bas bağırıp aramıyanların hakkını yeme ne ararsan gçüe çıkımca görülebilen gerçekler arasında !!
BPosted by Picasa

Doggy @ Uchisar Cappadocia & Tarsus & Antioch

Bu guzel kız kendine sahip arıyor !! Kendisi bunu açıkça anlattı resimlere bakın sizde anlarsınız !

Biskuvi verdim yemedi niyet içerisi !!
sola baktı sağa baktı

O sırada ben bi foto cekeyim dedim











Aha bir de ne göreyim birisi arabaya çıkmış bile



beni görünce hemen *-yok ben zaten iniyordum yaptı .
-ah be canm keşke seni de yanımızda götürebilseydik

Şu güzelliğe bakın ama yaa tam korunma ihtiyacı içince bi kız çocuğu bu Posted by Picasa

Cappadocia_Göreme




Posted by Picasa
Mongolfiera alla Cappadociana
Yahu Kapadokyaya tam gidilecek zaman !
Sonra çok sıcak oluyo hemde yesillikler kuruyunca hajim olan toza ben gibi allerjik şahsiyetler dayanamayabiliyor !
HAziran sonuna kadar tam zamanı !

Pırıl pırıl güneş sıcacık, çiçekler otlar missss gibi
manzaralar iç gıdıklayıcı !

Devamlı şarap içmek peynir eritmek isteğiyle geziyorum ben.

Upuzuuuuuuuuuuuun yürüyüşler yapılabilir
keyifli piknikler ve muhteşem heyecanlı ve mutluluk verici balon turları !!

Denemeyen kalmamalı derim ben !!
Memleketimizde daha neler neler var ve biz neler neleri yaşamıyor haberinde bile olmadan başka nelere özeniyoruz !!











Balona binmeyen balon olsun mu??

Posted by Picasa